29 Haziran 2008 Pazar

uyuyamıyorum

evet uyuyamıyorum. ve şu ana dek bu sitede söylenen en büyük doğruyu söylüyorum.. UYUYAMIYORUM!!

bugün eminönü tarafına yolumun düşmesiyle hayret verici gelişmelerden haberdar oldum

uzun zamandır yolum o tarafa düşmüyordu. bugün eminönü'ne gittiğimde kayboduğumu sandım çünkü eminönü eminönü olmaktan çıkmıştı. mısır çarşısının yanındaki esnaf tamamen ortadan kalkmış. yerinde şimdilerde kuşlar dolanıyor. o da yetmezmiş gibi mısır çarşısının arka tarafında ucuza pantolon, gömlek, don vs. satan çığırtlak amcalar da gitmiş. bütün bu şaşkınlıkla yeni eminönü'ne alışmaya çalışıyordum ki; son darbeyle yıkıldım.. marmaray projesindeki aksaklık sebebiyle avrupa yakası çıkışı eminönüne kaydırılmış. sirkeci garı ile birleştirilecek olan marmaray hattının eminönü çıkışı tam olarak mısır çarşısına tekabül ediyormuş. çıkışı biraz kaydırmayı başarmışlar ama mısır çarşısının da bir kısmının yıkılmasına engel olamamışlar. yani tarihi mısır çarşısı tarihi bir zafer olduğu söylenilen tüp geçitle tarihe karışıyormuş. ve hatta söylentilerden erken haberdar olan "kuru kahveci mehmet efendi" erken davranıp çoktan dükkanı taşımış..

27 Haziran 2008 Cuma

KAMPLUMBA

Geçen gün bizim pederle konuşuyorum "Babacım senin şu ufaklığı artık verelim gitsin." dedim. Onun için bu kadar değerli birşey olduğunu bilmiyordum gerçektende öyle bir baktıki 300 metreden karınüstü denize atlamak gibiydi. Aradan 2 gün geçti peder hala bana kızgın nasıl barışcağımı bilemiyorum. Ufaklığın benden daha değerli olduğunu bilmiyordum oysaki ufaklıkla beraber çok zaman geçirdim beraber az kız peşinde koşamdık keratayla. Zaman değişti fakat o buna ayak uyduramadı ve ufaklık kaldı. İşte bütün mesele burdan kaynaklanıyor babamın anlamak istemediği anlamaktan korktuğu nokta zamanın değişti kendisininde zamanı gelince ufaklık gibi tarihten silineceğini düşünmesi onu kızıdırıyor ve ufaklığa daha sıkı sarılıyordu.
Daha fazla dayanamadım bir gece ufaklığın yanına sesizce gittim ve sopayla giriştim o kadar acımasız vuruyordum ki tamamen mekanikleşmiştim insani hiçbir tarafım kalmamıştı. Ufaklık bu dayağa rağmen hala kurtulma şansı vardı.Hiçbirşeyi şansa bırakamazdım herşey kaza süsü verilmiş gibi olmalıydı tek yol buydu. Babamın ikimizin arasında seçim yapmasını engellemek için kendimede zarar vermeliydim iyice pisokopata bağladım. Ama öyle iki üç sıyrık deil bildiğin kırk bacak, bel kemiklerinden birisi anlıycağın rahat 2 ay iş göremez raporu iyice dozu arttırmalıydım. Sonuç mükkemmeldi. Planda hiçbir aksama olmadı. Başarmıştım.
Babam geldi boynuma sarıldı."Oğlum affet beni"dedi. İlk sorum ufaklık nasıl diye oldu.İçime resmen exorcist kaçmıştı bi tek ters yürüyemiyordum. İki ayağımda 5 yerinden kırılmıştı. Babam baktı ve "Ufaklık kurtuldu ama o...çocuğu az kaldı seni öldürüyordu kanımdan canımdan olan oğlumu sen haklıydın evlat. Ufaklıktan kurtuldum" dedi. İçimden gülerek ben yaptım diyordum.İyice zevkten kendimden geçmiştim o dereceki ne Erol Taş ne de dallastaki Ceyar elime su dökebilridi.Bunca şey çok yormuştu beni derin bir uykuya daldım. Ufaklık sen artık tarih oldun bizim için orda yaşıycaksın.
NOT: Ufaklık sen en iyi motorine ve en iyi yağlara layıksın çünkü sen babamın ilk göz ağrıydın fakat ikinciliği kabul edemezdim.Zaten babamdaki ferrari ve son model jipler varken sana mı bincektim kamplumba.

85M Otobüsü (Mecidiyeköy-Bahçelievler)

Sanki itinayla seçilmiş yolcuları,hani deler ya" allah siparişlemi gönderdi".Binmek için kapıdan tutunup ileri doğru itme.Önüm,arkam,sağım,solum sobe.İstanbulun yarısıyla akraba olmaya doğru hızlı adımlar .Ki hiç unutmam,merdivenlerin son basamağındayım,oldukça hoş bir kadın önümde.(herzaman ki gibi)neyse,bende ayrı havadayım,hanımefendi çokta keyifli.Ben kaçtık kovalıyor.Bissürü insan bizi izliyor.Hoş yerimde olmak isteyen insancıklarda çok fazla,ağız salyaları gömleklerine akmış.Bir ara aramızdan su sızmaz oldu.Benimde umrumda mi,sonunda arkamı dönemeyi başardım.neyse bi durak sonra otobüs biraz boşaldı.Ama hanımefendi bulmuş benim ki yakışıklıyı,ileri adım atmaya niyeti yok.Önde basamak boş,o hala burnumun dibinde.Cazibe buna diyorlar olsa gerek.Artisliğimi yapıp"pardon,ya siz bir adım atın yada izin verin ben geçeyim".nasıl bozuldu.Her kuşun eti yenmiyor.
Sonrasında ön koltukta kusan ,kusmuğa dayanamayıp bayılan ve kolanya ile onu ayıltmaya çalışan...
Recep ivedik,Gora gibi komediler halt etmiş bu filmlerin yanında.İzlemek isteyen varsa,matineler 5'er dakika arayla bakırköy iett-afmesi ile mecidiyeköy iett-afmesi sinemalarında.Ücret tarifesi
Aylık akbil:
Öğrenci-55 ytl
Tam-110 ytl
Biler:
Öğrencide tamda-1.3ytl


İyi seyirler...

26 Haziran 2008 Perşembe

BIKTIM YAV!!

Allah kahretsin beni ve bendeki bu cazibeyi. Yolda yürüyemiyorum arkadaş tüm kızlar üzerime doğru yürüyüp yollarımı kapatıyorlar. Evden çıkamaz oldum feyzbokumu bile açmaya korkuyorum hatta feyzbok editörleri yakında üyeliğimi silcekler çünkü sitedeki tüm kızlar may firendim. O kadarki bana kat, yat , daire, son model araba teklif eden yaşı nine olmuş kadınlar bile var bedenime parayla sahip olacaklarını düşünüyolar.Ama bedenime sahip olsalarda ruhuma asla fakat işin kötü yanı kimsenin ruhla işi yok hepsi bendeki bedeni istiyolar. Bıktım artık bu yaşamdan, ev arkadaşlarım bile benden kaçar oldular hiç erkek arkadaşım kalmadı bu yüzden bende sıradan bir erkek olmak istiyorum.Herkez kız arkadaşım olsun diye yalvarırken ben erkek arkadaşım olsun diye yalvarır oldum. Bu hayat çok acımasız allah kimseye böyle cazibe vermesin
YETTİ CANIMA ARTIK!!!

KANKAM MÜDÜR

Müdür yine çok huysuzdu o günlerde ne yese ne içse kafası atıyo boruyu öttürmeye başlıyodu. Sınırları yoktu müdürün bazen çok sessiz yapıyordu işini bazen çok sert bazen de nağmeli anlamak güçtü müdürü. İkimiz de beraber büyüdük; beraber üşüdük, beraber ıslandık beraber canımız acıdı. Küçükken ne kadar komikti müdürün çıkardığı sesler şimdiyse kalabalığın içinde sesi giderek azaldı. Baş başa olduğumuz zamanlarda yine eski müdür oluyo ama eski tadımız kalmadı. Ben bir baltaya sap olabilmek için uğraşıp dururken galiba müdürü yalnız bıraktım.Arada bir yokluyor beni o kadar meşgulüm ki unutuyorum ama o beni hiç unutmuyor.
Ama gerçeği anlamasını istiyorum bu hayat ikimizin deil benim hayatım tamam belki ikimizde biribirimizden ayrılamıyoruz ama artık bazı şeylerin değişmesinin zamanı gelmişti.3 günde bir görüşmeye başladık bazen haftayıda buluyordu. Beklenen oldu müdürle buluşmayalı tam bir ay olduğu gün ben bayılıp yere düştüm.Ne olduğunu hatırlamıyordum sadece kulağımda müdürün acı sesini duyuyodum ilk defa böylesine haykırıyodu böylesine yakarıyodu.Gözümden bir damla yaş geld
i.Müdür ben ne yaptım sana böyle? Doktorlar benim yaşamamı müdüre borçlu olduğumu söylediklerinde müdür çoktan kendinden geçmişti.
Ogün bugündür müdürle yine eski kanka günlerimize dönüş yaptık.Onunla bol bol dağ havası alıyorduk ve ona dağ havası
o kadar iyi geliyoduki yine eskisi gibiydi.Artık yediğime içtiğime dikkat eder oldum dediğim gibi müdürle yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyordu. Ona istemedende sırtımı dönsemde onun sesi herşeye bedeldi.Sensiz bir hayatımın olamayacağından artık eminim müdür.
NOT: Müdür sen en pahalı ve en yumuşak tuvalet kağıdını hakkediyosun çünkü sen buna değersin .



Kitap okumayı çok seviyorum...

Kitapla olan aşkıma bir örnek verirsem,en son okuduğum kitap o kadar uzun bir kitaptı ki rüyamda bile okumama rağmen 1 yılda bitirebildim.Zamansal,daimi... günlük kesintisiz.Aşk işte..

25 Haziran 2008 Çarşamba

Yıldız Teknik Üniversitesi,Çevre Mühendisliği

Okunası en zor bölümlerden.Toplum içinde bok mühendisliği olarak bilinip tıp,hukuk gibi okumanın zor olduğu önyargısına sahip olunan bölümleri solda sıfır bırakır.Asılında hikayenin içeriği;son on yılın çıkmış soruları,anatomi kitabının 100 sayfalık özeti,500 sayfalık eşya hukukun 50 sayfalık ders notu,bla bla bla.Peh,çokta zor tıp okumak ya...

Sonra okulun diğer fakültelerine gelince;en gereksizi makine fakültesi.hani bi tabir vardır"liseden bile kötü",sistemi cup diye oturuyor bu tabire.her sınavda aynı sorular,sorumsuz bissürü hoca,kopyanın beli kırıldığı,ne bir uygulama,ne de bi proje.Sadece sleep time.Vize haftasımı,o ne,o hafta ders olmuyor mu,yazılı ne zaman ki?Ki bu fakültede endüstri Mühendisliiğine dokunmadan edemeyeceğim;her mühendisliğin ABC'sinin verildiği,4 yılını öldüren gençlikten oluşuyor.Üstüne bir de ortalama artisliği.Güldürmeyin beni.

Ve ünüyle,şöhretiyle YTÜ çevre mühendisliği,isminin okunduğu yoklama,her deste en az 5 ödev,minumum bir proje,minumum 2 quiz,2 vize,bir final.Mülakatlarda cabası.Ki en önemliside kontrollerin çok iyi olması.eee Türkiye'de bir ilke imza atarak Çevre Mühendisliği Bölümleri arasında ISO 9001:2000 Kalite Yönetim Sistemini belgelendiren ilk Çevre Mühendisliği Bölümü olmak kolay değil...

denemedir dikkate almayınız..

bugün yıllardan sonra ilk kez bir site için para verdim. aslında gerçekten paranın benim için hiçbir önemi yok. isviçre bankalarından birindeki (ismini söyleyip reklamını yapmak istemem) hesabımda çıkan sorunu saymazsak.. insanların ücretsiz olarak faydalandığı ve türlü türlü yazılarla kendilerini tatmin ettiği blog alemine para vermek hiç de gücüme gitmedi. böyle güzel bir altyapının kurulumunda emeği geçen çocuklara (bir tanesiyle ilkokulda beraberdik, sümüklünün tekiydi) üç beş birşey verdim. aslında lafı olmaz ama yine de sevindi garibanlar.. bazen sevindirmek lazım insanları böyle. mesela geçen gün şirketteki çocuklara da ikramiye dağıtmıştım. o zaman da o ablak bakışa şahit olmuştum. bilmem ki.. hoşuma gidiyor galiba insanların o ablak bakışları.